bugün

entry'ler (33)

türk solcusu

Sağ, sol, ülkücü, komünist, milliyetçi, dindar, alevi, sünni, ateist, ermeni, kürt, türk ve daha nicelerini kullanarak bazı kötüler _evet kötüler diyorum çünkü kötülük hiçbir din, dil, ırk, meshep, köken, v.b. ayırt etmeyen ve her türlü insanda görülebilen bir olgudur_ ülkemizi ele geçirmeye çalışmaktadır. Halbuki milletini sevmek güzeldir, o milletin hepsi karnı tok yatsın, açlık çekmesin istemekte güzeldir; allah'a inanmak güzeldir, iyilik güzeldir, o iyiliği sevap olsun diye yapsan da güzeldir, iyilik olsun diye de. Herkes birbirine saygı duysa, herkes birbirinin iyi yönlerini görmeye çalışsa yanlışını gördüğü gibi, neden birinin kendimizce yanlış olan bir özelliğini görünce gözlerimizi sonuna kadar açarak bakıyoruz, onu kınıyoruz da doğrusu varsa bunu asla kabul etmek istemiyoruz. Dünyayı saran kötüler gerçekten çok zeki ve biz kendince iyi olanlar çok aptalız olmalıyız bana göre. Hadi yemeye devam edelim birbirimizi hiç durmayalım, biz böyle devam edelim, birbirimizi yiyip bitirelim ki büyük planı işe yarasın. Yormayalım kötülüğü, ona benzemeye çalışıp onun gibi olalım.

Vay be insanoğlu bu kadar çabuk vazgeçecektin ha? Hani o gün allah'a bir şey demişti insanın önünde secde etmeyi kabul etmeyen, kibirli şeytan; çok değer verdiğin insanlığı yoldan çıkaracağım demişti, sana onların benden daha iyi olmadığını göstereceğim...

Kimin düzeni bu, kimin aklına uyuyoruz? Hani hiç düşünmeden söyleriz ya bazen birbirimize şeytana uyma diye, hani çok kötü bir şey yapacaktır bir sevdiğimiz de deriz ya ona cahille cahil olma diye, hani birini korumak isteriz de önüne geçeriz ya zarar vermek isteyenin ve ona şöyle deriz: kıyma nolursun!

Arkadaşlar nolur, yalvarıyorum, kıymayın artık birbirinize... Yazık hepiniz bizim çocuklarımızsınız.

işte türk sol u da budur, sağı da, kuzeyi, güneyi de.

Ve bir anne çocuğunu okula yolluyordu, günlerden bir gündü, çocuk okul arkadaşlarıyla kapıda buluştu ve anne dedi ki ona aynı topraklarda büyüdüğü arkadaşlarını göstererek: kardeşlerine sahip çık! günlerden öylesine bir gündü işte, arkadaşlarıyla yürüdü çocuk, o çocuk belki okula gitti, belki de varamadan bombalar patladı kim bilir.

şimdiki çocuklar harika mı

Kızını dövmeyen dizini döver derler ama ben her türlü şiddete karşıyım. Kendi adıma kimseye şiddet uygulamamış ve uygulamamaya kararlı biriyim ; fakat düşünüyorum da kızını dövmemenin tam zıt karşılığı saldım çayıra mevlam kayıra mı olmalı?

Eski yeşilçam filmlerinde babası kıza bir tokat atardı kızda şöyle bir tepki verirdi : Vurdun bana vurdun! Bunu izleyen ben güle güle bir hal olur, yahu biz ne dayaklar yedik, bir tokata kızın verdiği tepkiye bak derdim. Sonra kız filmdeki kötü karakterin kollarında bulurdu kendini de, bu sefer baba o kötü karakteri alnından vururdu. Biz ne söylenirdik o kıza milletçek ulan bu babaya bu yapılır mı diye. Hele o kötü karakteri ele geçirsek hepimiz adamın üstüne çullanacak, adam kimvurduya gidecek, kimse cezalandırılmayacak, film yine mutlu sonla bitecekti. Ben çocuğa şiddete hala karşıyım, kadına şiddete de karşıyım, her türlü zulme, eziyete karşıyım.

Fakat bu işin sonu kötü. Bütün kötüler her istediği yapılan çocuklardan çıkmaz, bütün iyiler de her istediği yapılmayan çocuklardan çıkmaz. Zaten derdim bu değil. Benim derdim şu ki çocuklarımız mutsuz, her şeyi olan biri ne ile mutlu olacak? Her istediği verilen çocuğun ahlaki değerleri nasıl gelişecek. O çocuk elinde olmayanın değerini nasıl anlayacak da bir gün büyüdüğünde elinde olmayan insanlara karşı zalim olmayacak, zulmetmeyecek. Okulda, onun çocuğu şöyle bunun çocuğu böyle sen niye yapamıyorsun denilerek kıyasıya bir rekabete zorladığımız çocuklarımızı, aslında savaşa gönderir gibi gönderdiğimizin farkında mıyız? Kendimizce başarılı olsun istediğimiz çocuğumuza eziyet eden, zulmedenin biz olduğunun farkında mıyız?

Neden çocuklarımıza rekabet etmeyi değil de azimli olmayı öğretmiyoruz, neden çocuklarımız arkadaşının başarısına sevinen çocuklar değil de kıskanç çocuklar olmak zorunda? Neden o konuyu daha iyi biliyorsan yavrum, arkadaşına da öğret demiyor o başarılı çocuğun annesi, neden çocuğunun bir arkadaşıyla gülerek ders çalıştığını görünce, mutlu olmuyor güya başarısız olan çocuğun annesi? Sadece güldüklerini gördükleri için, ders çalıştıkları için değil, gülümsedikleri için... Çocukları güldüğü için.

Öyle kendi çapımda düşündüm işte. Çoluk yok çocuk yok bende, bana ne elalemin çocuğundan, diyemedim niyeyse.

üniversiteden mezun olacaklara tavsiyeler

Mezun olun zira olmak zorundasınız. evet o günlerin en güzel günleriniz olduğunu anlayacaksınız okul bitince ; ama hayattan da kaçamazsınız. kendinize güvenin, iş görüşmeleri ile ilgili felaket senaryolarına inanmayın, sizi işe aldıracak en büyük koz kendine güvendir ; çünkü seni işe alacak olan o işi yapabilir misin, yapamaz mısın sadece bunu anlamaya çalışıyor. kimsenin önünde önünüzü iliklemek zorunda değilsiniz ; fakat o işte kalıcı olmak istiyorsanız size ihtiyaç duyulduğunu hissettirmek yani işinizi güzel yapmak zorundasınız. işte o zaman o işveren senin sahibin olmaz. kursa mursa gitmek istiyorsanız gidin ama istemiyorsanız da kendinizi zorlamayın çok da bir fark yaratmıyor. ehliyet alın, bir çok işte gerçek ihtiyaç ehliyettir. bayan için de erkek için de bu böyledir. iş bulamazsanız bu ülkede kaç işsiz var açın bakın istatistiklere, yıkılmayın, sorun siz de değil. kendinizi başarısız hissetmeyin, değilsiniz. işyerinizde ve akrabalarınızda arkanızdan konuşulanları ciddiye almayın. bir insanı kudurtan en önemli şey onu önemsememektir. kaldı ki it ürür kervan yürür, sallayın. sizi seviyorum türk gençliği, başarılar. dedirten başlık.

ran

Hiç demektir. Nazım Hikmet'e soyadı kanunu çıktığında soyadın ne olsun diye, herkese sorulduğu gibi sorulmuş, o da Ran olsun demiştir. Yani hiç. Bak şimdi içimden yok yere gece leyla ve tomurcuk kokuyor demek geldi. Bir de çalışmışım on beş saat, yorulmuşum on beş saat demek geldi. Bir de anama sövmüş patron sıkmışım dişlerimi demek geldi. Ne bileyim neden geldiyse, hiç işte.

türbelerin birer puthane olduğu gerçeği

şincik çok kültürlü olmamaklan birlikte şunu da demeden geçemeyeceğimdir dedirten başlıktır. hoş ben ne bilerem ki emevi zamanını felan lakin sankimde böyle duymuş idim bir yerlerden, hiç araştırmamıştım, şekilciydim, ön yargılıydım, oradan buradan duyduklarımla çok kültürlü görünmeye çalışmakla birlikte, cami yapısı peygamberimiz (s.a.v.) zamanında hiç mi hiç yok idi. cami demek toplanılan yer demek idi. yani o çoooook kutsal taş yapı aslında osmanlı zamanında mimarisi gerçekleştirilen bir mimari yapı idi(dır). ben demiyorum da bizzat peygamberimiz (s.a.v.) zamanında kendisine biz buraya halkımızın toplanacağı bir yapı inşa edelim dendiğinde izin vermemiş de demiş ki, insanların ibadetini kısıtlamayın, önemli olan bir arada olmaktır, ibadet taş yapılara hapsedilemez gibi gibi bişiler demiş yoluna kurban olduğum. yani acaba nerede dua ettiğinin bir önemi yok yeter ki sen et mi demek istemiş ki ben bilmeyon. zira ben ondaki o kaliteye erişemem haddim değil. şimdi türbelere bok atanlar, elalemin ibadetine karışanlar gibi bende camiler de dua edilmez camiyi kutsallaştırmak puta tapmaktır desem, bizzat peygamberimiz buna karşı çıkmıştır o öldükten sonra yapılmıştır git araştır çok konuşma desem, dememmmmm diyemem ben camiye laf edenin alnını karışlarım. orada benim insanım dua ediyor allah'a yakarıyor. duanın olduğu her yer hatta basit bir ev bile kutsaldır, da bana göre yine allah bilir son tahlil de. ben karışmam böyle işlere. şimdi ben ne dedim ya dedirten başlık.

atatürk ü sevmiyorum denilemeyen ülke

Valla bence biri atatürkü sevmediğini rahatça söyleyebilmelidir, Ben rte yi sevmiyorum kardeşim bak nasıl rahatça söylüyorum, herkeste söylemelidir diye düşündüren başlık. ben rte yi sevmiyorum, sevmek zorunda da değilim ve atatürk de bu dünyada en çok minnet duyduğum insandır, en çok sevdiğim insanlardan biridir. onu bu kadar çok sevmeme ben doğmadan ölmüş olması engel olamaz, o benim bu gün tanıdığım biriymişçesine, bu gün tanıdığım bir çok insandan daha çok sevdiğim biridir. ben atatürkü şu an başta olduğu için sevmiyorum, ben onu popüler olduğu için de sevmiyorum, ben birdenbire kapalı biriyken başa geçenin karısı açık bende açayım başımı diyerek açılma kararı da vermedim. ben onu çoğunluk yağ çekerken değil şimdi karalamaya çalışırken de seviyorum. bu hayatta en çok taktir ettiğim, saygı duyduğum, ulusların karşısında tir tir titrediği, o ulu çanakkale savaşında ben size savaşmayı değil ölmeyi emrediyorum deyip sonra da ama siz bekleyin ilk önde ben gideyim dediği ilk önce düşmanın üstüne gittiği için seviyorum! askerini ölüme yollarken ,yan gelip yatıyor demeyip, o savaşta onlardan önce gittiği için, ağır yaralandığı ; fakat yüce allah'ın izniyle ölmeyip, allah'ın türk milletine hediye ettiğine inandığım biri olduğu için seviyorum.

sonuçta onu bazı kişiler sevmezler, sevmemeye de hakları vardır, kendi tercihleridir. zira ben bu yazı bittiğinde tüm atatürkü sevmiyorum yazanları olumlu oylayacağımdır ki atatürk sayesinde kazandıkları özgürlükleri ellerinden alınmadan biraz tadını çıkarsınlar. evet evet öyle yapacağım. öyle yapacağım ki kocasını aldattı diye taşlanan kadınların yaşadığı ülkeler gibi olmayalım, atatürkü sevmiyorum diyende özgürdür. hoş zaten atatürkü en çok kapalı kadınlar sevmez bu ülkede, bu gayet bariz ve açıktır ; ama onların korkacak bir şeyleri de yoktur zaten olsa olsa ben ve benim gibiler kocamızı aldatıtırız taşlanmayı hak ederiz, kapalı kadınlar zaten kafasını kapatmasından belli asla böyle bir tehlikeye maruz kalmayacak kadar namusludur. biz de namuslu olsaydık kafamızda bone olurdu değil mi. bu kadınlar kocalarını dört kişiyle paylaşmaya ses çıkarmayacak kadınlardır ; çünkü bunlar evini yurdunu bilen, haddini bilen, kocasına itaat eden kadınlardır. biz ise gedin lan ben de o zaman dört erkek alayım dersem ve içim hiç kaldırmayacak olsa da bunu onurumdan, gururumdan söylersem vayyyy orospu olurum. onu seçme ve seçilme hakkını bana tanıdığı için, hayatım hakkında karar verme hakkını bizzat bana verdiği için, zekama saygı duyduğu ve benim bir et parçasından başka bir şey olduğumu, insan olduğumu düşündüğü için seviyorum. o olmasaydı şimdi nerede, ne durumda olabileceğimi hayal edebilecek kadar ufku geniş olduğum için seviyorum. sevmeyen sevmez bu da beni hiç enterese etmez dedirten başlık bu işte.

yabancı dil bilmeyen üniversite mezunu tip

işte o ben oluyorum dediğim tiptir. Bir de üniversite bitirip ingilizce de öğrenip kendini çok geliştiren tipler vardır ki, bu gelişmiş tiplere içimden gülerim de dışımdan pek bir şey belli etmem genelde, bunlar kendilerini çok bi bok zannetmektedirler, hayattaki amaçları bir şeyi birilerinden daha fazla bilir hale gelerek yegane içgüdüleri olan hava atma yeterliliğine sahip olmaktır. amaçlarına ulaşıp ingilizce de yeterli seviyeye geldikleri zaman ki duygu ve düşünceleri şöyle özetlenebilir:

_ ohhh yandan bak ingilizce öğrendim artık bilmeyenlere dudak bükerek, dünyaya geliş amacımı segileyebilirim. hava atmak!!! uuuuuuuuuuuuuuuu yuppiiiiii.

şimdi sen de bu durumda üniversite bitirmiş ingilizce bilmeyen bir insansındır. bu insanlarla sözlükte olsun gerçek hayatta olsun çok kereler karşılaşmışsındır. bu yazıyı yazarken olduğu gibi, her karşılaşmanda baya bir sırıtmışsındır. bu sırıtmalar bazen içinden bazen dışındandır. sen de bu durumda şöyle diyorsundur:

_ uuuuu yine bir tane düştü ortama, haydi piyasa yapalım dostum, ooooo yeeeeee, ingilizce bilmiyorum dostum ama sizler sayesinde dünya şahane... gülüp eğleniyoruz burda ne iyi ne taktirane...

Özetle bir başkasının üniversite hayatı boyunca ne yaptığı kimseyi ilgilendirmemekle birlikte, diyorum ki ey insan sen sevinsene, o bildiğin takdire şayan ingilizcenle, önüne geçeceksin o insanın iş görüşmelerinde. ne mutlu ki sana o zaman, bir altın bilezik daha olacak bileğinde 'ingilizcenle'. yaptığın o muhtemelen muhteşem iş sayesinde, hava atacaksın yine bizim gibi cahillere.

alan memnun satan memnun demek gerekir bu durumda herhalde. arz ve talebin oluştuğu ortam şahane demelidir son olarak benim gibi iktisat mezunu biri bu durumda. lütfen bu kişiler bir kaç dil daha öğrensin, lütfen bir başka bölüm daha bitirsin, lütfen çok iyi işlere girsin ve lütfen ben ve benim gibiler eğlensin. sözlükçe aramızda para toplanmalı ve bu kişilerin kurs masrafları tarafımızdan karşılanmalıdır...

not: vallahi sırf ezikliğimden yazdım bunları, ne gülüp eğlenmesi ağlıyorum şu an, tırnağımı yiyorum, sinirimden titriyorum. Hani birileri hava atmak ister diye motive amaçlı söylüyorum.

mum söndü iftirası ve tepkiler

Bence bu başlık burada durmalıdır ve kaldırılmamalıdır ki bütün sözlük baştan aşağı tüm yazıları okuyup hatta tüm türkiye ve tüm dünya ve tüm evren okuyup anlamalıdır. Hoş anlamayan yine de anlamayacaktır. Hatta neyi anlaması gerektiğini de anlamayacaktır. Olsun anlamasındır. alevi arkadaşlar burada sadece kendilerine iftira atanlara orospu çocuğusun diyerek rahatlamışlardır, bazı alevi olmayan arkadaşlar tepkilerini ortaya koymuşlardır, bazıları da cehaletlerini ortaya koymuşlardır. mum söndü iftirası alevi arkadaşlarımız yok mum söndü yoktur deyince ortadan kalkmamaktadır. doğal olarak burada ve her yerde artık birileri bunun ne olduğunu neden böyle bir iftira olduğunu,nerden gelip nereye gittiğini birilerinden korkmadan açıklamalıdır. ve artık aleviler bu kadar yaralı bir toplum olmamalıdır. ve artık aleviler saklanmamalıdır. çünkü siz aleviler bu kadar yaralı olduğunuz için acınızdan sustukça kimse sizin ne kadar yaralı olduğunuz için sustuğunuzu anlamıyor bundan. hesap gününe bir şeyleri bıraktık demek yaşarken susacağız demek olmuyor. sen dönen dönsün ben dönmezem yolumdan diyorsun ama senin ne demek istediğini kimse an la mı yor. açıkla artık arkadaşım açıkla. çünkü bu adam dünyaya senin gibi bakmıyor, empati yeteneği yok, araştırma öğrenme isteği yok. lafım ne bütün alevilere ne de bütün sünilere ne de hiç kimseye değil herkesedir. her zaman her yerde hiç bir din, dil, ırk, meshep, insan veya hayvan veyahut bildiğin taş olmak üzere haklının yanında haksızın karşısındayımdır kimse öyle olmak zorunda değildir, kimseye yönelik konuşmamam gerektiğini bilecek kadar sözlük kurallarına da hakimimdir. bu yazıdan ne çıkaracağı herkesin kendine kalmıştır. bu konuyu silmek vayahut silmemekte herkes özgürdür karışma hakkım olmamakla birlikte saygım vardır.

bu arada unutmadan not: aleviyim.

yeni pijama kokusu

Kendisini pek sevdim iletilerini takip edeceğimdir, malum iletiyi bu gün görmüşümdür acayip gülmüşümdür. Hala gülmekteyim arada okuyup tekrar güleceğim insan derdini böyle güzel anlatabilir mi ya. helal olsun kardeşim ben de yazdım aynı konuya yeniden, oku belki sen de gülersin demek istediğim ve hatta şu an demiş bulunduğum kişidir.

mum söndü iftirası ve tepkiler

Şimdi ben bu konuda diyeceğimi ilk yazımda demiş bulunmakla birlikte bir şeyi de belirtmeden geçemeyeceğim. Hadi belirteyim o zaman: Bir gün bir kızceyiz üniversitede şehir dışında okuyormuşmuş, sonra bu kıza başka bir kız arkadaşı demişmişmiş ki sevgili üniversite arkadaşım olan kızcağız, şurada seninle senin öğrenci evinde ders çalışırkene olmuşmuş bi olaymış, siz mumsöndü yapıyorsunuz sen bilmiyorsun ; çünkü benim bir alevi arkadaşım vardı bana bizzat biz bunu yapıyoruz dedi.

Kızceyiz de artık bu konuya sinir bile yapamayacak kadar yapılan iftiraya maruz kalmışmış gayet sakin demiş ki : Bak sevgili gecenin bir yarısı sınava çalıştığım çok sevdiğim arkadaşım, sen hayatında bir tane alevi tanımışmışsın o da güya aleviymişmişmiş de sana demiş ki ben bir orospu evladıyım doğal olarak orospudan bile acayip bir varlığım (neyse bu kötüye gidiyor tarzı değiştiriyorum hemen) demiş ki bak arkadaşım sen hayatında bir tane alevi tanımışsın diyelim ki o da gerçekten alevi imiş de bunu yapıyormuş. Ben geniş bir sülaleden geliyorum ve bu sülalede bunu yapan yok, ben alevi yoğunluklu bir lisede okudum o lisedeki insanların ailesinde bunu yapan yok, benim bir sürü alevi komşum var bunu yapan yok, ben aleviyim bunu yapmıyorum. Sence ben toplamda kaç alevi tanıyorum sen kaç tane tanıyorsun? o da demiş ki sadece o kızı ve seni tanıyorum demiş, arkadaş. Kızceyiz de demiş ki gelme bu oyunlara arkadaşım gelme, günaha girme arkadaşım girme, seni seviyorum arkadaşım gaflet ve cehalet tuzağına düşme. Allah'a şirk koşma arkadaşım bu en büyük günahtır! Gerçi güya sen benden daha iyi bilirsin bunları ; çünkü alevi ne bilir bunları. Allah'a şirk koşmak kendini Allah yerine koymaktır, insanlar hakkında peşin hükümlere varıp, bu aleviler kesin cehenneme gidecek, ben cennete gideceğim dersen, hesap günün de ne diyeceksin tek yargılama hakkına sahip o Allah'a. onun yerine karar verme hakkını kendinde gördüğün için, sorarım sana. Ben demiyorum ki sana ben haklıyım cennete gideceğim, diyorum ki sana buna zamanı geldiğinde Allah karar versin. Benim alnım ak bağrım açık, hayatım boyunca elime, belime, dilime hakim oldum. Ki sen beni tanıyorsun zaten, ben de seni tanıyorum zaten. Neyse o gün konu kapanmışmışmış da bu ikisi hala çok yakın arkadaşmış. Arkadaş evlenecekmiş kızceyiz işten izin alıp düğüne nasıl gidecekmişmiş, gelmezse arkadaş kızceyizi parçalarmışmış, o dereceymişmişmiş. Nokta.

Şimdi gelgelelim bu iftiranın tarihi geçmişine. Yani bende aleviler mumsöndü yapıyorlar mı diye merak edip araştırsam benim gibi tarihi bilgisi az buçuk olan biri bana bunu açıklasın isterim. Ya da körü körüne anneannem bana bunu dediydiydi ben buna inanırım derim. Aleviler tarihi ispatlanabilecek belgelerle belgelenmiş olan bir soykırıma uğramışlardır. Deyyyy daha Yavuz Sultan Selim zamanında. Yavuz Sultan Selim sizden iyi olmasın çok yağız bir Osmanlı padişahıdır. Nice cihanlar önünde diz çökmüşlerdir. Bu Yavuz Sultan Selimi ona boyun eğmeyecek kadar cesur olan tek kesim olan aleviler çok korkutmuş ve saltanatının geleceğinden korkmuş olacak ki ya da diğer milletler bana diz çöküyor alevilere ne oluyo ulan demiş olacak ki ya da meshep ayrımı bizi böler ulan ben dış politikam gereği hristiyan dinine mensupların ülkelerindekilerin farklı mesheplerinden olanları popolarına kış kış kış vurarak kışkırtıyorum onları bir güzel yönetiyorum ya biri bunu fark edip bana da uygularsa, puuuuuu nasıl düşünemedim bunuuuuu bla bla bla soykırım kararı almıştır işte. Bu yüzden her nedense bütün cihanın önünde diz çöktüğü bir adamın önünde diz çökmeyi kabul etmeyen aleviler (gaflet ve delalet sahibi insanlar olsa gerek çılgın tipler işte) bu büyük soykırım esnasında koskoca nüfusları hızla azalırken ve yolda izde yalnız yakalanınca veya kendi seçtikleri yöntemle ibadet ederken ya da ille de beş vakit namaz kılmıyorken ve bu koşullar altında yaptıkları ve de yapmayı kabul etmedikleri yüzünden vurun kellelerini deniliyorken. Kısacası mecburen mecburen mecburiyetten. Gizli ibadet kararı almışlardır. işte bu yüzden aleviler hiçbir ses çıkarmadan tek tek ve gizlice, kararlaştırılan bir yerde yine gizlice ibadet etmekte ve zamanın koşullarında toplanılan o yerde, ki alevilerin topluca ibadet etme geleneği buradan doğmuştur, çünkü bir arada olmak güvenlik demektir gerekirse kendini savunmak demektir, işte bu yerde ibadet ederkene gezen devriyeler onları fark edipte bu sıkı yönetim şartlarında daha fazla katletmesinler diye, elenktirinkte olmadığı için, sadece tek bir mum yakarak, zira anlayan zaten her şeyi anlıyor da anlamayan hıyar için söylüyorum tek mum çünkü az ışık az yakalanma ihtimali okişşşş, topluca, bu zulümün bitmesi için Allah'a yakarmışlardır. Kararlaştırılan kararlar gereği kapıda nöbet bekleyen bir kişi, zira kimse çoluğu çocuğu vahşice katledilsin istemez nöbet tutmak mantıklıdır ve her aile babası her koca her baba bir gün kendi gününde canını insanları için tehlikeye atarak nöbet tutmaktadır, çılgın tipler dedik size salak değil, devriyenin geçtiğini gördüğünde alarm vermek için kararlaştırıldığı üzere şöyle bağırmaktadır: Mum Söndüüüü!!!!! Ve o an da o bir tek mum söndürülüp herkes susmaktadır ve kalp atışları hızlanarak ve o devriye geçip gidecek mi diye bekleyerek ve kimse biribirini sikmeyerek ve acaba yavrumu da mı öldürecekler diyerek, merak ederek ve yakalanırlarsa oradadaki bir kişinin bile hayatta kalmayacağını bilerek ve bir çok kişiyi, belki zaten çocuğunu kaybetmiş bir anne, kardeşini kaybetmiş bir baba, canını seven her insan gibi basit bir insan olarak beklemişlerdir ki o devriye geçip gitsin! O devriye bazen geçip gitmiş bazende geçip gitmemiştir... işte bu yüzdendir ki kaçmış, saklanmış, katledilmiş ve hala katledilen ve hala da katledilecek olan ve hala da aynı olan, aynı kalacak ve aynı ölecek bir ölüp bin dirilecek, yakılacak yine de kıyıpta kimseyi yakamayacak alevilerin köyleri hangi şehirde olursa olsun o şehrin merkezinin çok uzağındadır. Tokat ve Sivasta da öyledir. Başka şehirlerde de. Anlayan anladı ama anlamayan anlayamayacak olan ne zaman anlayacağını hiçbir zaman anlamadığım anlayamayacağım insanlar için söylüyorum: Bunun sebebi Yavuz Sultan Selim zamanında zamanın teknolojisinde uydu sistemi olmadığından olsa gerek köylerini şehirlerin uzağında kurup oralarda tespit edilmeden bu zulüm bitene kadar saklanmış olmalarından kaynaklanmaktadır. Şimdi uydu sistemi icat edildiğinden olsa gerek zulüm hala bitmemişken ya saklansak ne olacak zaten tespit edilir mi dediklerinden bilinmez, artık saklanmamakla birlikte hala bir çok insan en yakın arkadaşının alevi olduğunu duyunca şoka girmektedir ; çünkü bir çok alevi korkaklıktan değil güvenli olmadığından aleviyim diyememektedir. Şu an da bu ülke Türkiye Cumhuriyeti'dir. Aleviler de herkes gibi mücadele ederek savaşıp ölerek bu Cumhuriyeti kurmuşlardır.

Tüm bu şartlar altında bu yazıyı okurken ulan saklandığınız yerden çıkamaz olaydınız diyen orospu çocuğuna söylüyorum. Belki farkında değilsin ; ama tam bir orospu çocuğusun.

kemal sunal ı rüyada görmek

Hayra yorulması gereken rüyadır zannımca. Zira kendisi çok hayırlı işler yapmış biridir.

üniversite birin ilk dersinde hissedilen

ilk derste hocamız bize üniversite evrensel eğitim demektir demişti. Ben de nereye geldik böyle yahu demiştim. Zira amacım sadece okulu bitirip bir adım daha önde hayata atılmaktı.

kadın ile erkeğin eşit olmadığına dair ispatlar

Malum kas gücü bir erkeklerde vardır, bir de hayvanlarda. Doğal olarak kas gücü bakımından erkekler kadınlardan üstün doğarlar. Gerçi sporla kapatılamayacak bir fark değilidir ama farktır işte sonuçta.

aşkın celladı

Çeşitli psikoterapi hikayelerinin anlatıldığı kitaba, ismini veren hikayedir. Beni bir hayli etkilemiş ve bir olaya her açıdan bakmak gerektiğini anlamama sebebiyet vermiştir. Bu hikaye yüzünden kim bana biri hakkında kötü bir şey anlatsa ilk tepkim ona sorsak kimbilir o neler anlatır olmaktadır.

mum söndü iftirası ve tepkiler

Çok haklı bir başlık, çooooook... Hemen neden haklı olduğunu açıklıyorum: ateş olmayan yerden duman çıkmaz değil mi ama, gibi bir düşünce tarzıyla yazılmış başlık çünkü. Kendince haklı olabilir tabi. Şimdi bir de bence bakalım: insanın fikri neyse zikri de odur, gibi bir düşünce tarzıyla bakıyorum bende. Yani demem o ki: Mum söndü vardır, aleviler bunu yapıyorlar diyenlerin tümü; bunu içi kaldıran, bunu yapacak tiplerdir. Bu sapıklıktır ve insan olan insan, bunu bir başkasının da yapmayacağını bilir. Dünyada sapık yok mudur? Vardır tabi. Anasına, bacısına göz koyan hatta sokaktaki hayvana bile göz koyan çok sapık vardır bu dünyada. Ama bu insanlar alevi, sünni, yahudi v.s. falan değil, sapıktır. Hiçbir şeyle değil sadece ve sadece sapıklıkla bağdaştırılabilirler. Şimdi ben de mum söndü vardır diyenlerin hepsinin ensest ilişki yaşayan tipler olduğunu söylüyorum. Lütfen hiçkimse tepki göstermesin. Yani sonuçta bunu dile getirenler bunu yapan tipler değilse neden tepki var ki?

yavuz sultan selim e yezid diyen yavşak

Yezid yeziddir, yavuz sultan selim de yavuz sultan selim. ikiside sadece insandır ve göklere çıkarmaya gerek yoktur. atam diyeceğim kişi mustafa kemaldir ve yavuz sultan selime bir borcum olduğunu düşünmüyorum. insanları alevi, sünni, şii diye ayıran, katliam yapan birine saygı duyamam. kim neye inanırsa inansın bu onları katletme hakını kimseye vermez. bir insan hiç inanmasa bile yine de insandır.

türkiye nin sömürge almadan gelişmeyeceği

Saçmalıktır. Türkiye kendi potansiyelini değerlendirebilseydi kimseye ve hiçbir milleti sömürmeye ihtiyacı olmazdı. Ama yapamaz, yaptırmazlar. Bu durumda sömürge olmaktan çıkmaya çalışmak daha mantıklıdır.
Vatan Haini

"Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.
Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet.
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."
Bir Ankara gazetesinde çıktı bunlar, üç sütun üstüne, kapkara haykıran puntolarla,
bir Ankara gazetesinde, fotoğrafı yanında Amiral Vilyamson'un
66 santimetre karede gülüyor, ağzı kulaklarında, Amerikan amirali
Amerika, bütçemize 120 milyon lira hibe etti, 120 milyon lira.
"Amerikan emperyalizminin yarı sömürgesiyiz, dedi Hikmet
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."

Evet, vatan hainiyim, siz vatanperverseniz, siz yurtseverseniz, ben yurt
hainiyim, ben vatan hainiyim.
Vatan çiftliklerinizse,
kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan,
vatan, şose boylarında gebermekse açlıktan,
vatan, soğukta it gibi titremek ve sıtmadan kıvranmaksa yazın,
fabrikalarınızda al kanımızı içmekse vatan,
vatan tırnaklarıysa ağalarınızın,
vatan, mızraklı ilmühalse, vatan, polis copuysa,
ödeneklerinizse, maaşlarınızsa vatan,
vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
vatan, kurtulmamaksa kokmuş karanlığımızdan,
ben vatan hainiyim.
Yazın üç sütun üstüne kapkara haykıran puntolarla :
Nâzım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ.

Ne demişse doğru demiş Nazımım...

nazım hikmet ran

Şu Bizim Nazım

Nazımın mezarında kemikleri sızlıyor mudur acaba?
Dövünüyor mudur Nazım, üzülüyor mudur?
Güzel günler göreceğiz demişti ya Nazım,
Güneşli günler,
Motorları maviliklere süreceğiz, demişti ya hani,
işte onu diyorum.
Vah ben bu çocuklara nasıl yalan söyledim diye,
Bir o yana, bir bu yana,
Dönüyor mudur Nazım?

Ben yoktum demişti,
Ben çocuktum, demişti,
Ben büyüdüm artık benden geçti de,
Şimdiki çocuklardan utanıyor mudur Nazım?
Demiş bulundu ya Nazım,
Artık geride alamıyor ya…

Yoksa hala umut mu ediyor Nazım,
Var ya canım işte, şu bizim Nazım,
Bilirsiniz ya bizim Nazımı,
Göğsünü gere gere hala,
Güzel günler göreceğiz çocuklar,
Güneşli günler,
Motorları maviliklere süreceğiz!,
Diyor mudur Nazım?

Ben başımı öne eğiyorum ya utancımdan,
Nazım utanmasın.
Var ya canım işte!
Şu bizim Nazımı diyorum.

ilkokul arkadaşıyla aynı üniversiteyi kazanmak

Eğer ilkokul da sana çektirenlerdense vahim bir durumdur. Kabus üniversiteye de taşınmış olur. Şahıs her görüldüğünde sana olmaz olası ilkokul anılarını hatırlatır. Çimlere uzanma, sevgili yapma vs vs hayallerle geldiğin üniversite de (kesinlikle ders çalışmak hayaliyle değil) bir an yeniden o ezik ilkokul öğrencisi olursun. Hele ki şahıs on kat daha başarılı, on kat daha yakışıklı falan olduysa yanmışsındır. Sonra selam verir geçersin bir de bakmışsın her şey değişmiş. Fazla takılacak bir şey değildir. Anlık bir durumdur.

sevilmediğini anlamak

Kabullenilmesi zor bir durumdur. Anladıktan sonra uzun süre reddetme yoluna gidilir. Gerçi reddediyorsak anlamış sayılırmıyız ki? O zaman anlaşılması zor durumdur diyelim. Zaten bir anlaşılsa, bir kabullenilse olay sonuca bağlanacaktır da olmayınca da olmuyordur işte. Sonuç: Epey kafa karıştırdığı açık olan durumdur.